Yüzyıllar öncesindeki Türk Dede Korkut masallarında bir 'Deli Dumrul' vardır. İçinden su akmayan bir kuru dere üzerine derme-çatma, tahtadan köprü yapan Deli Dumrul, o taraftan geçen herkesi mecburen bu köprüden geçirir, ücretini de söke söke alır, bu zorbalıkla kesesini doldururmuş. Allah razı olsun Deli Dumrul'dan ki, bugün bile bizleri güldürmekte, kendi paramızla bugünlerde yapılan böyle yol ve köprülere, biz de hâlâ böyle 'Deli Dumrul' paraları ödemekteyiz!.. Şimdi biz bunlara gülmeyip de, ya ne halt edeceğiz ki?
Nasrettin Hocamız bir gün aşka gelip, sol elinde bir bakraç yoğurt, öteki elinde koca kepçesiyle, Beyşehir Gölü'ne maya çalmaya gitmiş!.. Onu gören köylüler Hocaya; "Yahu Hocam, göl maya tutar mı, Allah aşkına vazgeç şu işten!?" dediklerinde, Hocamız; "Ya tutarsa!.." diyerek umudunu haykırmıştı ya!.. Gerçi bugünlerde onun koca gölünü bile kuruttuk ama, bu yaptıkları bizlere hâlâ ilham ve umut verip, güldürmüyor mu?
-Bir gün Karadeniz'in bir köyüne sağlık ekipleri gelmişler. Köydeki 18 yaş üstü kadın ve erkekleri akşam İlkokulda toplamışlar. Bayan doktor anlatmış; "Son yıllarda 'Sünnetçi' eksiğimiz görülmektedir, bu yüzden aranızdaki gönüllülerden 'Kadın Sünnetçiler' seçip, onları 6 aylık kurs sonunda belge verip, maaş bağlayacağız!.. Kadın kısmı daha temiz ve steril olduğundan, bu işleri daha iyi yaparlar" demiş. En arkada oturan Temel bu işe itiraz etmiş, önde oturan karısı Fadime'ye bağırmış; "Ula kadin kısminden sünnetçi mu olir !? Hadi ula Fadima, sen sünnetçi olup da, her gün bindiğin dalı mu keseceğsin? Hadi yürü eve gidelum, yapacak işlerimuz var da!.." deyip, toplantının dağılmasına sebep olmuş.
20. Yüzyıl edebiyat dünyasının bize bağışladığı mizah üstadı Aziz Nesin sık sık; "İzahın bittiği yerde, Mizah başlar!" derdi. "Mizah, bir çeşit öfke ve hınç alma biçimidir!" derdi. Biraz can sıkıcı olsa da; "Biz Türk erkeklerinin dünyanın en kıskanç erkekleri olma nedeni; sevgililerine değil de, kendilerine güvenleri olmamasındandır!.." derdi. Yapacak bir şey yok, her yerde; 'Doğru söyleyeni dokuz köyden kovarlar' sözü geçerli olduğu için, rahmetli Aziz Nesin'in de bu ülkede başına gelmeyen kalmamıştı, biliyorsunuz!..
Geçenlerde gittiğim marketten, yeni gelen katmerli zamlar yüzünden hiçbir şey alamadan kös kös evime dönerken, gazetede BBP Genel Başkanı sayın Mustafa Destici'nin haberini okuyunca bütün dertlerim bitti, eve gelene kadar gülme krizine tutuldum, iyi mi? Beni yolda bu halde gören tanıdıklar; "Bizim emekli ihtiyar yazar iyice sapıtmış olmalı, onu hiç böyle zamanlarda gülerken görmezdik, 'Çılgın Sayısal Loto' büyük ikramiyesi bu zavallıya mı çıktı yoksa?" demekten kendilerini alamamışlardır herhalde?
Sayın Mustafa Destici diyordu ki; "Bizler bir eli yağda, bir eli balda siyaset yapmıyoruz!.. Bu hayat pahalılığını iliklerimize kadar hissediyoruz!.. Kasaba varıp da, kilosuna 100 TL vererek et alamıyorum, gidip bir kuzu satın alıyor, onu kestirip eve getiriyorum" diyordu. (Sakın burada kimsenin güldüğünü görmeyeyim ha!..) Vah garibim vah, bizden daha kötü durumda olan kimler varmış meğer!? Şimdilerde benim canım da 'deve sucuğu' istiyor!.. Mevsimi geldiğinden midir, nedir? Yani ben de şimdi 120 TL verip de bir kilo deve sucuğu alacağıma, gidip '120.000 TL'cik verip, güreşten kaçan bir pehlivan deve kestirip, ondan sucuk yaptırayım bari, herhalde daha ucuza gelir !?
Görüyorsunuz işte sayın okuyucularım, bu verimli Anadolu topraklarında 'Mizah' biter mi Allah aşkına!? Bu verimli toprakların her zerresinde Deli Dumrulların, Nasrettin Hocaların, İncili Çavuşların, Münasebetsiz Memet Efendilerin, Aziz Nesinlerin kalıntıları, her hava katmanında da ruhları var!..
Bugünkü yazımızı da Orhan Veli'nin 1951'de yazdığı o meşhur 'Kevgir' şiiriyle bitirelim bari:
"Cep delik, cepken delik/ Don delik, mintan delik/ Yen delik, kaftan delik/ Kevgir misin be kardeşlik!?"
canlı bahis siteleri casino siteleri
deneme bonusu veren siteler canlı casino https://www.egrpower50summit.com/ slot siteleri http://www.milano2018.com/